SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

ET’İME BAHSİ

<< 3818 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ أَبِي رِزْمَةَ أَخْبَرَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى عَنْ حُسَيْنِ بْنِ وَاقِدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَدِدْتُ أَنَّ عِنْدِي خُبْزَةً بَيْضَاءَ مِنْ بُرَّةٍ سَمْرَاءَ مُلَبَّقَةً بِسَمْنٍ وَلَبَنٍ فَقَامَ رَجُلٌ مِنْ الْقَوْمِ فَاتَّخَذَهُ فَجَاءَ بِهِ فَقَالَ فِي أَيِّ شَيْءٍ كَانَ هَذَا قَالَ فِي عُكَّةِ ضَبٍّ قَالَ ارْفَعْهُ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد هَذَا حَدِيثٌ مُنْكَرٌ قَالَ أَبُو دَاوُد وَأَيُّوبُ لَيْسَ هُوَ السَّخْتِيَانِيُّ

 

İbn Ömer'den rivayet olduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v.):

 

"(Şu anda) Önümde esmer buğday (unun)dan (yapılmış); yağ ve sütle karışık beyaz bir ekmek olmasını ne kadar arzu ederdim" demiş.

 

Bunun üzerine (orada bulunan) cemaatten biri kalkıp bu ekmeği hazırlayıp (Hz. Nebi'in önüne) getirmiş. (Hz. Nebi ekmeği görünce onu getiren zata):

 

"Bu (yağ) neyin içerisinde (bulunuyor) idi?" diye sorunca;

 

Keler (derisin)den (yapılmış) bir kap içerisindeydi, diye cevap vermiş.

 

(Bunu işiten Hz. Nebi):

 

"Onu (derhal önümden) kaldır" buyurmuş.

 

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis münkerdir. Yine Ebû Davûd dedi ki: (Senedinde bulunan) Eyyub, (Eyyub) es-Sahtiyânî değildir.

 

 

İzah:

İbn Mâce, et'ime

 

Bu hadis-i şerif, bir öğünde birden fazla katık yemenin caiz olduğuna delâlet etmektedir.

 

Çünkü her ne kadar Hz. Nebi yağ ve sütle karıştırılmış olan bir ekmeği, sofradan kaldırtmışsa da bunun sebebi, iki katığın bir arada bulun­ması değil, ekmekte bulunan yağın keler derisinden yapılmış bir tulum içeri­sinde olmasıdır.

 

Hz. Nebi yemeğin önüne getirilmesiyle, onda çirkin bir koku duy­muş olmalı ki hemen bu yemeğin yağının nerede muhafaza edilmekte oldu­ğunu sormuş ve gerçeği öğrenince yemeği yememiştir.

 

Bu durum Hz. Nebi'in bir öğünde birden fazla yemek yemeyi ca­iz gördüğünü ifade eder.

 

"Ancak iki yemeği birden yemenin caizliğinde ulema arasında ih­tilâf vardır. Gerçekten de seleften bazılarının bunu caiz görmediklerine dair bir rivayet vardır ama onların bu görüşü kerahet-i tenzihiyyeye hamledilmiştir. Her ne kadar selef-i sâlihîn, dinî bir maslahat bulunmaksızın çeşitli yemek­ler yemeyi alışkanlığa ve gevşekliğe yok açabileceği endişesiyle pek iyi karşılamamışlarsa da, bir sofrada birden fazla katık yemekte bu sakıncaların dı­şında bir sakınca görmemişlerdir. Çünkü çeşitli yemekler yiyen kimselerin tüm organları bu yemeklerden bir haz aldıkları ve şükrünü dile getirdikleri için çeşitli yemekler yemekte bir sakınca olduğu söylenemez.

 

Hatta selef-i sâlihînin de bir sofrada birden fazla yemek bulundurdukları bilinmektedir.

 

Burada önemli olan, iki yemeği bir anda ağza koymamaktır. Yemeğin birinden alınan lokmayı yutmadıkça diğerinden ağza almamaktır. Meselâ, etle ekmeği bir anda yiyen kimse ağzındaki eti yutmadan ekmeği, ekmeği yutmadan da eti ağzına koymamalıdır. Nitekim Türkler buna riayet etmek­tedirler. Çünkü bu Hz. Nebi'in sünneti idi."[Alâuddin Âbidin, el-Hediyyetü'1-Alâiyye, 216.]

 

Esasen, "De ki: Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haranı etti?"[A'raf 32] âyet-i kerimesiyle, Hz. Nebi'in yaş hurma ile birlikte hıyar yediğini ifade eden 3835 numaralı hadis ve tereyağı ile kuru hurmayı birlikte yemeyi sevdiğini ifade eden 3837 numaralı hadis de bunu ifade tmek­tedir.[Aliyyü'I-Kârî, Şerhu Ayni'l-İlim ve Zeyni'l-Hilim, I, 281.] Hadis-i şerifte söz konusu edilen keler yemenin hükmü ise 3793 nu­maralı hadisin şerihinde geçtiğinden burada tekrara lüzum görmüyoruz.

 

Musannif Ebû Davud'un bu hadisin münker olduğunu söylediği halde onu Sünen'ine almasının sebebine gelince; Bezi yazarının da dediği gibi, Taberanî'nin zayıf bir senetle rivayet ettiği, "Hz. Nebi'e, içinde bal ve süt bulanan bir kap getirildiğinde; Ben iki katığı bir arada yemem ama başkalarının yemesini de yasaklamam" dediğine dair zayıf bir hadisin zayıflığını isbatlamak için olsa gerektir. Çünkü buradaki hadis iki yemeğin bir sof­rada yenebileceğini ifade ettiği için Taberanî'nin rivayet ettiği hadisin zayıf­lığını bir ölçüde isbatlamaktadır.